Home » » İYİ BİR İLETİŞİMCİ OLMAK İÇİN DÖRT TEMEL İLKE

İYİ BİR İLETİŞİMCİ OLMAK İÇİN DÖRT TEMEL İLKE

               İletişimde bulunduğunuz insanların sizde hoş göremeyeceği yalnızca dört şey vardır;
1- Hazırlıksız olmak Konuştuğunuz konuyu bilin.
2- Rahat olmamak   Kendiniz rahat olun, diğerlerini de rahatlatın. İnsanlar sizin yanınızda kendilerini rahat hissetmeliler. Siz rahatladığınızda, dinleyicileriniz de rahatlar ve bu da onların yaptığınız esprilerden daha iyi etkilenmelerini sağlar. Onlara hafifçe dokunun.
3- İlginç olamamak  Sıkıcı olmayın. Farklı düşünün. Farklı okuyun.
4- Suya sabuna dokunmamak  Tavır alın, kararlı olun.
İyi bir iletişimci olmak için, söylediğiniz şeye ve onu söyleyiş biçiminize biraz kişilik ve duygu katmalısınız.
İNSANLARI ETKİLEMEDE ÜÇLÜ FORMÜL
İnsanlar sineklerin bala duydukları açlık gibi bazı şeylere açlık duyarlar.
Amerikanın tanınmış eğitim bilimcisi John Dewey insanın en derin isteğinin, “değer ve önem sahibi olma isteği olduğunu” söyler.
Kabul-Onay ve Değerinin başkalarınca bilinmesi İnsanın içini kemiren açlıkların, susuzlukların en şiddetlisidir. İnsanların bu açlığını ve susuzluğunu tatmin etmeyi bilen çok ender insanlar, başkalarını avuçlarının içinde tutarlar.
İnsanları en son moda elbise giymeye, en yeni otomobili kullanmaya, çocuklarından övünerek söz etmeye sevk eden, bu duygu ve isteklerdir.
Yazarlara ölmez yapıtlarını yazdıran, Bill Gates, Rockefeller, Koç ve Sabancıları zengin olmaya teşvik eden neden de aynıdır.
Bir takım delikanlıları gangster olmaya yönelten de bu duygu ve isteklerden başka bir şey değildir. Eğer  bu üç davranış durumunu hayatımızda uygulayabilirsek hayatta neleri elde edebileceğimize şaşarız.
1-KABUL
Kabul, bir vitamindir. Hepimiz, olduğumuz gibi kabul edilmeye açlık duyarız. Birlikte olduğumuzda gevşeyebileceğimiz birini isteriz. Pek azımız genel olarak dış dünyayla ilişkilerimizde tamamen “kendimiz” olma cesaretini gösteririz. Ancak yanındayken kendimiz olabileceğimiz, birlikteyken kendimiz olmayı göze alabileceğimiz birini isteriz, zira onun bizi kabul edeceğini biliriz.
Gariptir, başkalarını kabul eden ve onları oldukları gibi beğenenler, başkalarının davranışlarını iyi yönde değiştirmede en başarılı olanlardır.
      Başka insanların nasıl davranmaları gerektiği üzerine katı kişisel kurallar oluşturmayınız. Karşınızdakine “kendi olma hakkını” tanıyınız. Biraz tuhaf bir insansa, bırakın öyle olsun. Sizin her yaptığınızı yapmasını  ve her beğendiğinizi beğenmesini beklemeyiniz. Sizin yanınızdayken rahatlamasını sağlayın.
Bir psikologun ifade ettiği gibi, “Hiç kimse, bir diğerini yeniden biçimlendirme kudretine sahip değildir ancak, karşınızdakini olduğu gibi beğenmekle, ona kendisini değiştirme gücünü vermiş olursunuz.”
Psikanalistler insanların daha iyi olmalarına nasıl yardım ederler? Hasta kendisini olduğu gibi kabul edecek birisini bulmuştur. Yaşamında ilk kez; korkularını, utandığı şeyleri açığa çıkarır ve doktor da şaşkınlık, dehşet ve ahlaki yargılama göstermeksizin dinler. Tüm “utanç verici” özelliklerine ve kusurlarına rağmen onu  kabul eden bir insan oğlu bulduğu için, kendisini kabul edilebilir görür ve yeniden daha iyi bir yaşama doğru yoluna devam eder.
Bir psikanalistin dediği gibi:“Eğer insanlar “kabul”konusunu gerçekten uygulasa, çok kısa sürede işimizden oluruz.”  
Herkesin açlığını duyduğu birinci sihirli şey kabuldür. Tüm dünyaya karşı duran, insanların en acımasızı dahi, kendisinin kabul görmesine gereksinim duyar. Örneğin;
Hitler etrafına kendisini beğenmekte olan insanlardan ufak bir gurup toplar ve her gittiği yere onları da beraberinde götürürdü.
Gençlik çeteleri; toplumun başka kesimlerince yada ailelerince kabul görmeyen bu çocukların, çete üyelerince kabul görerek biraz kişisel önem, biraz da ait olma duygusu kazanmaları sonucu ortaya çıkmaktadır.
  İnsanları oldukları gibi kabul ederseniz onlar sizden şu beş mesajı almış olurlar:
1-Ben varım.
  2-Ben doğalım
  3-Seviliyorum
4-Değerliğim.
      5-Güvenebilirim.
  Eğer oldukları gibi kabul etmezseniz bunların tersini algılarlar.
 1-Ben yokum
           2-Ben doğal değilim.
     3-Sevilmiyorum.
      4-Değerli değilim.
  5-Güvenemem.

   İnsanları oldukları gibi kabul edin. Kendileri olmalarına izin verin. Sizin kendisini beğenmeniz için kusursuz olmasında ısrarcı olmayın. İnandığınız doğruları yaşaması adına ona baskı ve diretme uygulamayın. Aynını yapmasını beklemeyin. Her şeyden önemlisi kabul konusunda pazarlığa girmeyin. Asla şöyle demeyin “Bunu veya şunu yaparsan veya bana uyacak biçimde bazı yönlerini değiştirirsen, sana kabul gösteririm.” Bu göstermemiz gereken ilgi ve sevgiyi bazı şartlara bağlamaktır. Ailelerin çoğu maalesef bunun çocuk üzerindeki etkisini görememekte ve “koşullu sevgi” göstermektedir.
Mesela: “Taktir alırsan benim oğlumsun.”
“ Ben tembel çocuk istemem.”
“ şımarıklık yapma yoksa annen olmam.”
Ayrıca “kıyaslama” da kabul edilmemenin göstergesidir. Kıyaslanan kişi değersiz olduğunu, varlığından memnuniyet duyulmadığını ve sevilmediğini hisseder.
“Ali kadar kafan çalışmıyor.” ( Ali gibi olmadığım için beni sevmiyorlar.)
         2-ONAY
         Herkesin açlığını duyduğu ikinci sihirli şey, onaydır.
  Kabul, genelde olumsuzdur. Diğer insanı hataları ve kabahatleriyle kabul edip yine arkadaşlığımızı vermedir. Ancak onay, daha olumludur. Onayladığımız kişinin hatalarına hoşgörü göstermenin ötesinde, onda sevebileceğimiz olumlu  bir şeyler bulmadır.
  Karşınızdakinde her zaman onaylayacağınız ve her zaman onaylamayacağınız bazı şeyler bulabilirsiniz. Bu ne aradığınıza bağlıdır.
  Olumsuz kişilikler içimizdeki en kötü yanları bulup çıkarır, zira hep kusurlu yanlarımızı ararlar. Olumlu kişilikler onaylayacakları bir şey bulup çıkararak içimizdeki iyiyi ortaya koyar. Onların onayında, tıpkı gün ışığındaki gibi gevşeriz; bu duygu o denli hoştur ki, yeniden onaylanmak ve bu hissi tekrar yaşamak için başka özellikler geliştirmek üzere çalışmaya başlarız.
Bir çocuk psikologu kendisine “ıslah olması mümkün değil” diye getirilen bir çocuktan bahsediyor: ‘çocuğun “denetlenemez” olduğu söyleniyordu. İçine kapanıktı; ilk zamanlar konuşmadı bile. Ele gelir hiçbir “tutar yanı” yokmuş gibi görünüyordu. Çocuk oymacılık yapmaktan hoşlanıyor ve bunu iyi yapıyordu. Evde mobilyaları oymuş ve bu yüzden ceza görmüştü. Ona birkaç oyma bıçağı ile yumuşak ahşaptan oluşan bir oymacılık takımı satın aldım. Yaptıklarını inceleyerek “Biliyor musun?” dedim, “şimdiye kadar tanıdığım çocukların içinde oymacılığı en iyi yapan sensin.”
Kısa sürede onaylayacak başka şeylerde keşfettim ve günün birinde, bir şey söylenmesine zaman bırakmadan kendi odasını toplayarak herkesi şaşırttı. Ona bunu neden yaptığını sorduğumda “Bunun sizin hoşunuza gideceğini düşündüm.” dedi 
 Diğer insanın onaylayacağınız bir yönünü arayın. Bu küçük şey önemsiz bir şey olabilir. Ancak diğer kişi, bu hususu onayladığınızı bilsin; böylelikle gerçekten onaylayacağınız şeyler ortaya çıkmaya başlayacaktır. Karşınızdaki kişi sizin gerçek onayınızın tadına vardığında, başka şeyler için de onay alabilmek için davranışlarını değiştirmeye başlayacaktır.
3-DEĞER BİLME
“İNSANLAR NEZDİNDEKİ YERİN, ONLARIN SENİN NEZDİNDEKİ YERLERİ KADARDIR.”  F.G.
 Bir başka temel açlık, kişinin değerinin bilinmesine duyulan açlıktır. Değer bilme, değerini arttırma demektir. Değerini bilmemenin, yani derini düşürmenin tersidir. Bir insana değer verdiğinizde, gerçekte onu daha değerli ve daha başarılı kılarsınız. Her zaman değerimizi azaltacak değil arttıracak insanlar ararız. Diğer insanların, kendilerine değer verdiğinizi bilmelerini sağlayın. Karşınızdakilere, sizin için önemliymiş gibi davranın.
         Öğretmen Helen P. Mrosla’nın anısı:
                ONLARA DEĞER VERDİĞİNİZİ GÖSTERİN:
İnsanların kendilerini önemli bulmalarını sağlamalısınız. Bunu nasıl yapacaksınız?
             ÜÇ YÖNTEM:
1-    Diğer insanların önemli olduğunu düşünün
             İnsanları “ çok önemli kişiler ’’, “ önemli kişiler ’’, “ önemsiz kişiler ’’diye sınıflandırmak için zaman ve enerji harcamayın, istisnasız ister çöpçü olsun, ister bir şirketin genel müdürü ; sizin için herkes önemli olmalıdır. Bir insana ikinci sınıf muamele yapmak, size birinci sınıf sonuçlar kazandırmaz.
             Karşınızdaki insana da “önemli olmadığı’’ hissini asla ve asla uyandırmayın. Çünkü her insan ; Afrika’da da olsa, Amerika’da da yaşasa, cahil de olsa, zeki-fakir de olsa, zengin de olsa, genç de olsa, yaşlı da “önemli olduğunu’’hissetmek ister. Değerli insanlar olduklarını onlara hissettirin ve bunu samimiyetle yapın. Onlara tavır ve davranışlarınızla “sen benim için değerlisin’’ mesajı verin .O zaman insanların sizin için çok şey yaptığını göreceksiniz.  
             Karşınızdakinin aslında önemli bir adam olmadığını içinizde duyarsanız, sizin 
 yanınızda onun kendisini önemli hissetmesi olanaksızdır. Diğer insanların sizin için ne   
 denli önemli olduklarını bir düşünün. Eşiniz, çocuklarınız, amiriniz, çalışanlarınız, müşterileriniz. Kendi zihninizde onların değerini vurgulayın.   Kainata baktığımız zaman;
 sonuçta yer yüzünde insanlar kadar önemli olan başka ne vardır?

İNSANLARA DAVRANMA BİÇİMİMİZ KUŞKUSUZ ONLAR HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİMİZE BAĞLIDIR.

İNSANLAR HAKKINDAKİ HİSLERİMİZ, FİKİRLERİMİZE VE ONLAR HAKKINDAKİ BİLGİLERİMİZE BAĞLIDIR.

MEVKİYLE DEĞİL İNSANLARLA KONUŞUN.

2-   Diğer insanları fark edin (önemseyin)
                     Sadece sizin için önemli olan şeyleri “fark ettiğinizi” hiç düşündünüz mü? Bu nedenle, birisi bizi “fark ederse” bize karşı büyük iltifatta bulunmuş olur. Bize önemimizi kabul ettiğini göstermektedir. Bu durum, moralimizi büyük ölçüde yükseltir. Biz de daha dost, daha uyumlu olur ve daha çok çalışırız.
                     Dikkat ettiyseniz küçük çocuklar dayanılmaz bir fark edilme arzusu duyar. “Bak anne, bak!” ve “baba , gel de bana bak!” tüm ana-babalara aşina cümlelerdir. Ancak çocuklar fark edilmeyi genellikle daha dolambaçlı yollarla ararlar. Yemek yemeyi reddetme, kafasını duvara vurma, bir şeyleri kırıp-dökme gibi
                     Eşlerin de en sık şikayet ettikleri konunu “fark edilmemektir”. Pek çok koca, eşinin yeni elbisesini yada saç modelini fark etmediğinde neden kırıldığını anlayamaz. Ama bu davranışı; kadına göre  kocasının onu dikkate değecek kadar  önemli bulmadığı anlamını taşır.
3- İnsanlara büyüklük taslamayın
“GURUR, KENDİNİ BULAMAMIŞ KÜÇÜK İNSANLARA AİT BİR BOŞLUKTUR.”   F.G.
“BÜYÜKLERDE BÜYÜKLÜĞÜN İŞARETİ KÜÇÜK GÖRÜNMEK, KÜÇÜKLERDE KÜÇÜKLÜĞÜN İŞARETİ BÜYÜK GÖRÜNMEKTİR.”  F.G.
                     Genellikle, kendi önemimizle başkasını etkileme konusunda o denli istekli oluruz ki, o insan kendini küçülmüş hisseder ve böylece kendimizi yüceltmiş oluruz.
                     Karşınızdaki kişide iyi bir izlenim bırakmak istiyorsanız en etkili yöntem. “Onun sizi etkilediğini bilmesini sağlamaktır”. Eğer bunu sağlayabilir seniz, O da sizi tanıdığı insanlar arasında en akıllı, en cana yakın insanlardan biri olarak görecektir.

“İnsanlara değerini hissettirebileceğin fırsatları kaçırma ’’
                                                        J . H. BROWN.
Pek çok araştırmanın sonuçlarını inceleyen J. C. Staehle çalışanlar arasında huzursuzluk oluşturan ana nedenleri önem sırasına göre şöyle sıralamaktadır.
1-    Yapılan tavsiyelerin dikkate alınmaması.
2- Şikayetlerin dikkate alınmaması
3- Yüreklendirme eksikliği.
4- Diğer kişilerin önünde eleştirilme.
5- Fikirlerinin sorulmaması
6- Başarıları hakkında bilgi verilmemesi. (İnsanlar, başarı durumlarını bilirlerse kendilerini daha iyi hissederler ve daha iyisini yapmaya teşvik edilmiş olurlar.)
7- Adam kayırma.
            Dikkat edilirse; bu sayılanların her birinde, çalışanın öneminin anlaşılmaması yatmaktadır. Yapılan işe değer vermemek, “senin işin  çok önemli değil” demektir. Çalışanların şikayetlerine kulak asmamak, “sen o kadar değersizsin ki; şikayetlerin hiçbir anlam taşımıyor” demektir.

“Sadece insanlara değer verdiğinizde, onlarla bağ kurup liderlik yapabilirsiniz.”
                                                                                                          Jim DORNAN
İNSANLARA DEĞER VERDİĞİNİZİ NASIL HİSSETTİRECEKSİNİZ ?
 Hissettirme yollarının bazıları şunlardır:
1-BOL BOL GÜLÜMSEYİN :
“BİR TEBESSÜMLE DAHİ OLSA, KARDEŞİNİ SEVİNDİRMEYİ İHMAL ETME.” F.G.
  “GÜLER BİR YÜZ İNSANLARI SİZE DOĞRU ÇEKER.”
Gülümseme karşınızdaki insanı fark ettiğinizin ve ona saygı duyduğunuzun göstergesidir. Onun için çevrenizdeki insanlara gülücük dağıtın.               Tebessüm ederken endişeli ve sinirli olmak neredeyse olanaksızdır. Gülümseme rahatlatıcıdır. Gülümseme kendine güveni gösterir.
          Bildiğiniz tanışılması kolay kişiler düşünürseniz, istisnasız hepsinin büyük tebessümcüler olduğunu görürsünüz. Gerçek ve candan bir tebessüm, neredeyse diğer insanlarda dostça duygulara yol açan bir “sihirli düğme” işlevi görür.
          İçten gelen bir tebessüm bazı mesajlar iletir; “ Senden hoşlandım-sana dostlukla yaklaşıyorum” aynı zamanda “beni beğeneceğini sanıyorum” der.
         Gülümsemenin ifade ettiği diğer önemli şey “sen gülümsenmeye değersin” dir.
         Tebessüm ettiğiniz kişi de bize tebessümle karşılık verir. Gülümser, çünkü bizim gülümsememiz onun kendisini gülümsenmeyi hak etmiş duygusu hissetmesine yol açar. Yani; kalabalığın arasında Onu seçmişizdir, ayırt etmiş ve özel davranmışızdır.
         Gülümsemenin arkadaşlık getirmesi için onun yürekten gelmesi gerekir. Dudaklardan öteye geçemeyen gülümseme bir işe yaramaz. Unutmayın; karşınızdakini etkileyen, sahte gülücükler değil, onun hakkındaki gerçek duygularınızdır.
  “GÜLÜMSEME ÖNCE BEYİNDEDİR, SONRA YÜZDE.”  Roger AILES
         Aynada alıştırma yapın. Gerçek gülümsemeyi görür görmez tanırsınız. Aynanız gülümsemenizin gerçek mi, sahtemi olduğunu söyleyecektir. Gülümseme hareketlerini uygulamakla aynı zamanda gülümseme alışkanlığı ve daha fazla gülümseme isteği edineceksiniz.  İnsanların kısa sürede size daha çok ısındıklarını daha dostça tavırlar sergilediklerini göreceksiniz. Hareketlerimiz duygularımızı, duygularımızın hareketlerimizi belirlediği kadar belirler. Herkes sahtesiyle gerçek bir gülümsemeyi ayırt edebilir. Gerçek bir gülümsemeyi görene dek aynanın başında egzersiz yapmayı sürdürün. Pek çok kişi, gerçek gülümsemenin kendisine nasıl duygu yaşattığını tatmamıştır.
          Birisinden bir şey isteyip gülümserseniz, o kişi onu yerine getirmek için kendisini adeta zorunlu hissedecektir.
          Diğer insanı ısındırmak için, tebessümün sihrini kullanın. Tebessümün gücünü dışarı çıkıp ölçebilirsiniz. Çıkın ve çıktığınızda onun gücünü kendi gözlerinizle görün.

“Güler yüz altın anahtardır.’’

             Thomas Babington MACAULAY.

“Bol bol gülümse. Hem maliyeti sıfırdır. Hem de bedeline paha biçilemez.
                                               H . Jocson BROWN.
2-  İLGİ GÖSTERİN :
“HER SEVİYEDE İNSANIN BİR İKRAM VE İLGİ BEKLENTİSİ VARDIR.”  F.G.
Bir kişiye ne kadar ilgi gösterirseniz size çok şey verir. Karşınızdaki kişiye ne düşündüğünüzü hareketlerinizle göstermelisiniz. İlgi görmek herkesin hoşuna gider.
MESELA :  1- Ziyarete gelenleri ayakta karşılayın. Hemen görüşemeyecekseniz geldiğinden haberdar olduğunuzu ve en kısa sürede kendisini göreceğinizi bildirin.
        2- Karşılaştığınız insanlara daima hatır sorun ve size sorulduğunda mukabelede  bulunun.
             3- Bir ihtiyacın olup olmadığını sorun, yardıma hazır olduğunuzu  gösterin.
             4-Olanağınız varsa insanları bekletmeyin. Bir randevuya zamanında gitmek gibi “ ufak nezaketleri” hafife almayınız. bu ufak şeylere dayanarak karşımızdakinin önemini belirtmiş oluruz.
                    5-İnsanlara “özel muamele” gösterin. Dünyada bir insan için en gurur kırıcı, en yıpratıcı şeylerden biri “sıradan muamelesi görmektir.
             6-Coşkuyla selamlayın. Selam verirken karşınızdakiler tavırlarınızdan ve ses tonunuzdan sevincinizi anlamalıdır. “Beni ne kadar çok seviyor.’’ demeliler.
“ RESULULLAH (A. S.) BİZE SELAMI YAYGINLAŞTIRMAMIZI( TANIDIK, TANIMADIK HERKESE SELAM VERMEMİZİ) EMRETTİ.    Ebu Ümame
3-İLGİLERİNE DE DEĞER VERİN;
İyi bir yönetici olmak istiyorsanız; yanınızda çalışan insanların değer verdikleri konuları ve bunları tatmin etmeyi bilmelisiniz. Bunları sağlayamazsanız; o kişiyi kaybede bilir yada işinden zevk almamasına neden olursunuz.
 Mesleklerini, zevklerini, meraklarını tanıyın ve kendilerine onlardan bahsedin. Bu durum onların hoşuna gider. Bu ilkeyi yerine getirebilmek için ilgi alanlarınızı genişletin. Farklı mesleklerden ve çevrelerden gelen insanlarla ortak noktalar bulabilmeniz için çok çeşitli bilgi ve kültür birikimine sahip olmanız gerekir. Bunun için farklı sahalarda yazılmış kitaplar okuyun, değişik kültürleri inceleyin. Size uyan ve uymayan insanların davranışlarını, yaşam tarzlarını gözlemleyin. Eğer bunları yaparsanız; göreceksiniz, her çeşit insanla konuşabilecek çok şeyiniz olacak.
“Etkilemek istediğiniz insanların ilgilendikleri şeyleri düşünmek, her durum için kullanılabilen en mükemmel düşünce ilkesidir.”
                                                                                   David J. SCHWARTZ 

“Bir insana ilgili olduğu konu hakkında soru sorduğunuz zaman onu can evinden yakalamış olursunuz.”                                       Herbert N. CASSON  

4- ONLARI BEKLETMEYİN;  
               Bir yere zamanında gelmemeniz, sizi bekleyenleri pek önemsemediğinize bir işaret olarak algılanabilir.
               Dakik insanlar ilgili ve meraklı oldukları izlenimlerini bırakırlar. Israrla geç kalanlar ise, konuşulması gereken konunun pek de önemli olmadığı izlenimini verebilirler.

                Bütün bu davranışların vereceği mesaj, İnsanları ciddiye almayıp onları düşünmediğiniz izlenimidir. Ya da onların düşüncelerini ve sağlayacakları umursamadığınızdır.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2015 BaNa Özel Filmler
Blogger Templates